Kovanın üstü açıktır, kapağı yok ve yengeçler kaçmamış. Bu şaşırtıcı durum balıkçıya sorulduğunda; Balıkçı ‘Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı. Ancak, pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamayacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar.” yanıtını verir. Tek yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkansızlaşır.
Çünkü birbirlerini yukarı itmek, sepetten çıkmalarına yardım yerine, aşağı çekerek engellerler. Sonunda hiçbiri sepetten çıkamaz. Bu duruma, Yengeç Sepeti Sendromu denir. ‘Ya benimsin ya kara toprağın’ veya ‘Ben sahip değilsem, sen de olma!’ ‘Ben başaramıyorsam, sen de başarama!’
Bunun şunun için anlattım tüm partilerin aday adayları öncelikle ve özellikle partili aday adaylarıyla mücadele ediyor, kendilerine alan açmak için rakip partili adaylara değil de kendi partisinin adaylarına yenilmez, yutulmaz ifadeler kullanıyorlar. Kendilerine alan açabilmek için, mevcut milletvekili olanlar onları karalıyor, milletvekili yoksa olma potansiyeli olanlar karalanıyor. ‘Ben aday olamazsam o da olamasın’ diyorlar.
Anket, temayül, kamuoyu yoklaması yapanlar da yapmayanlar da doğrudan aday belirleme işini genel başkanlara bırakmış. Kimin aday olacağı genel başkanın kararına bağlı olunca milletvekilleri de halkın sözüne değil genel başkanın gözüne bakar. Ancak bu seçim çok sayıda parti seçime giriyor, hiç kimse istemeyerek oy vermek zorunda değil. Yanlış aday gösteren rakibinin seçilmesinde önemli rol oynayacak. İstediği adayı listede görmeyen seçmen rahatlıkla başka bir partiye oy verebilir. Her partinin alternatifi var.
‘Odun. Şapka, kimi koysam seçilir’ devri kapandı. Seçmen gösterilen adaya oy vermek zorunda değil; ne adaya ne de ittifaka mecbur seçmen. İttifaklı ittifaksız çok sayıda aday olacak. Adaylar cumhurbaşkanı seçiminde de rol oynayacak. Cumhurbaşkanlarının halka dönük yüzü gösterecekleri adaylar olacak. Herkes cumhurbaşkanını yakından tanıyamaz, ancak gösterdiği adayı tanır, ona göre oy verir.